9 Ocak 2015 Cuma

Gurbette Bir Garip; Nazım Hikmet Ran

20 Kasım 1901 yılında Selanik’te doğdu. Yalnız bu tarih Nazım Hikmet’in otobiyografisinde belirttiği gibi 1902 olarak geçer. Çünkü ailesi kırk gün yüzünden onun büyük görünmesini istememiştir. Ve bu şekilde anmışlardır. Nazım da yaşını bu şekilde benimsemiştir. Babası Hikmet Bey annesi Celile hanımdır. Samiye adında bir de kız kardeşi bulunmaktadır. Annesi Celile Hanım piyano çalan Fransızca bilen kültürlü bir kadındı. Annesinin dedesi Polonya’dan Osmanlı’ya göç etmiş Konstantin Borzecki adında bir Yahudi’dir. Sonradan Müslüman olmuş devlet kademelerinde güzel yerlere gelmiştir.Annesinin Yahudi soyundan olduğu söylenir. Yalnız kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Baba tarafından dedesi olan Nazım Paşa valiliklerde bulunmuş, özgürlükçü, şairliği olan biriydi. Mevlevi tarikatındandı. Kendisi bir dönem Konya valiliği yapmıştı. Sürekli tarikata gider orada Mesneviler okur şiir yazardı. Nazım’ım eğitiminde kültürlü bilgin bir ailede neşet etmesi çok önemli rol oynamıştır. Kendisi bir yıl kadar Fransızca eğitim yapan bir okulda sonra Göztepe Numune Mektep ’inde okudu. İlkokulu bitirince arkadaşı Vala Nureddin ile birlikte Galatasaray Sultanisinin hazırlık sınıfına yazıldı. Ertesi yıl ailesinin maddi sıkıntıya düşmesi sebebiyle masraflı okuldan alınarak Nişantaşı Sultanisine yazıldı. Bu arada Nazım dedesini örnek aldığı için şiirler yazıyordu. Yazdığı şiirler çevresindekileri büyülüyordu. Onun denizcilikle ilgili bir şiirini dinleyen Cemal Paşa çok etkilenmiş ondan Heybeliada Bahriye Mektep ’ine yazılmasını istemişti. Bu teklif üzenine Nazım Heybeliada Bahriye Mektep ‘ine yazılmıştır.1917 yılında girdiği okulu 1919 yılında bitirmiş güverte subayı olarak görevlendirilmiştir. Bu yıllarda başta sağlık sorunları olmak üzere üstlerinin de kendisinde olduğunu iddia ettikleri davranış bozukluğu sebebiyle ordudan ayrılmıştır. Askerlik görevinden ayrılmak zorunda olan Nazım o dönemde Osmanlı’nın zor durumda olması sebebiyle halka ve devlete yardım etmek için şiirler yazıyor. Yazdığı şiirleriyle halkı milli mücadele ruhu kazandırmaya çalışıyordu. Şu şiirinde olduğu gibi; VATANA Ey zavallı vatanım Neden böyle ağlıyor. Neden midir, çünkü ona Evlatları bakmıyor. Oğul- Bakmaz isem ben sana Haram olsun Türklük bana İşte ona gidiyoruz Vatan için ölmeye Gidiyorum öleceğim Dönmeyeceğim geriye Ana -Git oğlum git Vatana hizmet et Vatan için kanını Her şeyini feda et Nişanlına düğününe Her şeyine veda et Oğul-Gidiyorum ben ana Selam söyle babama Yavukluma söyle ki Ağlamasın hiç bana. Vatana! Şiirinde de gördüğümüz gibi Nazım halkı vatanını koruması için yönlendiriyordu. Kurtuluşun ve çıkışın vatana sahip çıkmakla olacağını gençlere lanse etmeye çalışıyordu. Nazım şiirleriyle kalmamış bizzat halka yerinde hizmet etmek için Anadolu’ya yönelmiştir.
MEVLANA’YA KÜSTÜREN İDEOLOJİ İLE TANIŞMASI Vala Nurettin ve bir kaç arkadaşıyla Anadolu’ya geçmek için yola çıkan Nazım Hikmet Ankara’ya gidebilmek için bir kaç gün İnebolu da beklemiştir. İzin almaları gerekiyordu. Burada bekledikleri günlerde Almanya’dan gelmiş Ankara’ya gidebilmek için izin bekleyen bir grupla tanıştılar. Bu kişiler Sadık Ahi, Vehbi Sarıdalar, Nafi Atuf gibi kimselerdi. Bu kimseler Türk komünistlerdi. Ve kendilerini “spartakist” diye adlandırıyorlardı. Spartakistler bir araya geldiklerinde Karl Marx’tan Engels’ten ve Kautsky’den bahsediyorlardı. Nazım ve Vala Nureddin bu isimleri yeni duyuyorlardı. Spartakistler daima sosyal adaletin barışı huzuru sağlayacağından, insanları sefaletten kurtaracağından bahsediyorlardı. Konuşmalarında bolca Lenin’i komünizmi övüyorlardı. Bunun yanında Nazım’a ve Vala Nureddin’e cahil diye takılıyorlardı. Tabi ki bu konuşmalar Nazım’ı ve Vala Nureddin’i çok etkiliyordu. Vala Nureddin “inançlarımızda büyük bir deprem oluyordu. Manevi bir sarsıntı yaşıyorduk. İki kutup arasında bocalamaktaydık. Spartakistler’in aşıladığı sosyalist fikirler ve o güne kadar kişiliğimizi yoğurmuş bulunan milliyetçi fikirler arasında” diyor. Spartakistler tanışma hem Nazım adına hem Vala Nureddin adına büyük değişmeye sebep olmuştu. Onlar artık Rusya’ya gidip yeni rejimin nasıl olduğunu görmeyi hayal ediyorlardı hep. İzin çıktıktan sonra Vala ve Nazım Ankara’ya gittiler. Kendilerine orda verilen ilk görev gençliği milli mücadeleye çağıran şiirler yazmak oldu. Şiir’i yazdılar on bin adet basıldı. Herkese dağıtıldı. Bu vazifeden kısa bir süre sonra ikisi de Bolu’ya öğretmen olarak atanmışlardır. Modern giysiler içinde Bolu’ya gelen Nazım ve Vala ’ya Ziya Hilmi adında biri kol kanat germiştir. Halkın düşünceleri yüzünden onları zora sokmasından korkmuştur. Aynı zamanda Ziya onlara Fransız devriminden Karl Marx’tan Lenin’den bahsetmiştir. Onlara Lenin’in fikirlerini öğretmiştir. Sovyetleri görmek, orası gibi güzel bir yerde yaşamak istediğini belirtmiştir. Bolu da halkın baskısına ve devletten gelen zorlamalara dayanamayan Nazım, Vala’yı da alarak Moskova’ya gitmiştir. Bu sayede dünyada nelerin olup bittiğini öğrenecekler hayatlarına böyle yön vereceklerdi. Orada “Doğu Halkları Üniversitesine” yazıldılar. Nazım orada iktisat ve siyasal bilimler okudu. Nazım hikmet burada Rus bazı yazarlardan-MAYAKOVSKİ- etkilenerek yeni bir şiir biçimi ortaya koymuştur. Serbest müstezadı Türk şiirine getirmiştir. Nazım hikmet kısa bir süre sonra Türkiye ye dönmüştür. Daha sonra hakkında komünist faaliyetlerde bulundu iddiaları çıkmıştır. Bu yüzen kendisi hakkında arama kararı çıkmıştır. Rusya’ya geri dönmek zorunda kalan Nazım Türkiye’de genel af çıkmasıyla beraber dönüş yapmıştır. Hakkında önceden çıkan suçlamalar sebebiyle hapse atılmış yaklaşık on iki yıl hapiste kalmıştır. Tutukluluk bittikten sonra askere çağırılmıştır. Her ne kadar Nazım sağlık raporunun olduğunu çürüğe ayrıldığını belirtse de kimseyi inandıramamıştır. Buradan aslında meselenin askerlik değil de kendisinin orada harcanacağı fikrine varmıştır. Ki dönemin askeriyesi gerçekten öyle yapacakmış. İşin çözüme kavuşmayacağını gören Nazım yanına bir akrabasını da alarak Rusya’ya kaçmıştır.1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Uzun süre Moskova’da yazarlığa ve şairliğe devam etmiştir. Nazım hayatında birçok kez evlenmiş ve boşanmıştır.1963 yılında Moskova da vefat etmiştir. Mezarı Moskova’dadır.