İnsan nedir? Aslında insan
hakkında ‘ne’ soru edatını kullanmak büyük bir hata ve aynı zamanda
saygısızlıktır.
İnsan maddi alemin en değerli
varlığıdır. Ondan öte saygıya layık bir varlık yoktur madde aleminde. ‘Ne’ soru
edatı insan dışındaki varlıklara hitapta kullanılır. Örneğin bir taşın
mahiyetini öğrenmek için ‘bu nedir’ diye sorarız. Hitabımız insana karşı olacaksa ona ‘ne’
değil ‘kim’ sorusunu yöneltiriz. ‘nedir’ diye değil ‘kimdir’ diye hitapta
bulunuruz.
Dil bu ayrımı niçin yapıyor?
Ha insan olmuş ha nesne olmuş fark eder mi?
Bu fark belki ateşle su
arasındaki fark gibidir. İnsan kendi dışındaki bütün mevcudattan farklıdır.
Alem onun hizmetine yaratılmıştır. Onun cevheri diğer tüm cevherlerden
farklıdır. İnsan hayalleriyle emelleriyle hep yeni bir dünyanın peşinde koşar,
daha iyi olanın arayışına girer. İnsan
kabuğuna sığamaz. Onun her lahzasında hareket vardır. Bedenen çalışır,
çalışmazsa oturur , yeni plan projeler tasarlar. Uyumak için dinlenmeye geçse,
yaşamak istediği dünyanın rüyalarını görür.
İşte bu insana ‘ne’ hitabında
bulunmak çok büyük bir gaflettir. O bir karakter, o bir şahıs, o bir insanoğlu
insandır.
İyi de yazının başındaki soru niye ‘ne’ diye soruldu? Başka bir
soruyla cevabını vermiş olalım.
Allah aşkına siz söyleyin!
Hayatı doğum, evilik ve ölüme
dayandırılmış, sabah sekiz akşam beş bedenini yormuş, sadece ne yiyeceğini ve
ne giyeceğini düşünen, dünyayı değiştirmek adına hiçbir çabası olmayan, kurulu
düzenin mutisine neyle hitap edilir? Sizce o tekdüze hayatıyla nesnelerden
farklı mıdır? – Gerçi teleolojik olarak baktığımızda her bir nesnenin dahi
ulaşmaya çalıştığı gaye var.-
İnsanı nelikten çıkarıp ona
kimlik veren onun tekdüze hayata isyanı, fikren bedenen hareketi ve
yaşanabilecek daha güzel bir dünya adına çabasıdır. İşte o zaman ‘ne’ , ‘kim’
olur.
‘Ne’ değil de ‘kim’ olmak
isteyenlere….