27 Kasım 2016 Pazar

NAZIM’I ANLAMAK ZORMUŞ

Akarım şırıl şırıl memleketime
Güneşin tebessümle uyandığı yere
Yer yoktur onda dert, tasa ve kedere
Memleketim! haber ver ehline
Güneş misafir getirecek sehere.

Memleketim!
Kaktüsü hazmedemeyen çöl olsan
Çimen yerine taştan olsan
Hatta yağmurla hiç tanışmamış olsan
Bil ki!
Kıskanırım tozunu
Onu önüne katıp götüren rüzgardan
Kıskanırım karanlığını
Geceyi aydınlatan yıldız ve aydan
Ve kıskanırım seni

Hatıralarını taşıyan aklımdan.

YALNIZLIK


Yalnızlık…!
Sürüde garip bir kuş
Ağaçtan düşen bir yaprak
Çölde bir kum tanesi
Yalnızlık…!
Milyonların doldurduğu
Sokak ve apartmanlarda

Bir kul   tanesi.

NELİK VE KİMLİK BAĞLAMINDA İNSAN


İnsan nedir? Aslında insan hakkında ‘ne’ soru edatını kullanmak büyük bir hata ve aynı zamanda saygısızlıktır.
İnsan maddi alemin en değerli varlığıdır. Ondan öte saygıya layık bir varlık yoktur madde aleminde. ‘Ne’ soru edatı insan dışındaki varlıklara hitapta kullanılır. Örneğin bir taşın mahiyetini öğrenmek için ‘bu nedir’ diye sorarız.  Hitabımız insana karşı olacaksa ona ‘ne’ değil ‘kim’ sorusunu yöneltiriz. ‘nedir’ diye değil ‘kimdir’ diye hitapta bulunuruz.
Dil bu ayrımı niçin yapıyor? Ha insan olmuş ha nesne olmuş fark eder mi?
Bu fark belki ateşle su arasındaki fark gibidir. İnsan kendi dışındaki bütün mevcudattan farklıdır. Alem onun hizmetine yaratılmıştır. Onun cevheri diğer tüm cevherlerden farklıdır. İnsan hayalleriyle emelleriyle hep yeni bir dünyanın peşinde koşar, daha iyi olanın  arayışına girer. İnsan kabuğuna sığamaz. Onun her lahzasında hareket vardır. Bedenen çalışır, çalışmazsa oturur , yeni plan projeler tasarlar. Uyumak için dinlenmeye geçse, yaşamak istediği dünyanın rüyalarını görür.
İşte bu insana ‘ne’ hitabında bulunmak çok büyük bir gaflettir. O bir karakter, o bir şahıs, o bir insanoğlu insandır.
İyi de yazının başındaki  soru niye ‘ne’ diye soruldu? Başka bir soruyla cevabını vermiş olalım.
Allah aşkına siz söyleyin!
Hayatı doğum, evilik ve ölüme dayandırılmış, sabah sekiz akşam beş bedenini yormuş, sadece ne yiyeceğini ve ne giyeceğini düşünen, dünyayı değiştirmek adına hiçbir çabası olmayan, kurulu düzenin mutisine neyle hitap edilir? Sizce o tekdüze hayatıyla nesnelerden farklı mıdır? – Gerçi teleolojik olarak baktığımızda her bir nesnenin dahi ulaşmaya çalıştığı gaye var.-
İnsanı nelikten çıkarıp ona kimlik veren onun tekdüze hayata isyanı, fikren bedenen hareketi ve yaşanabilecek daha güzel bir dünya adına çabasıdır. İşte o zaman ‘ne’ , ‘kim’ olur.

‘Ne’ değil de ‘kim’ olmak isteyenlere….