-Müslümanların batı Hıristiyanları ile ilişkisi
sadece askeri ve ticari alanda olmamış,
kültürel ve dini alanda da ilişkiler olmuştur.
-Hıristiyan misyonerler İslam
topraklarında bir çok yere gidip diyalogda bulundular. Kendi dinlerini
anlattılar ve Müslümanlara birçok sorular sordular.
- Bu çerçevede hem olumlu hem de olumsuz bir İslam-Hıristiyanlık
ilişkisi
olmuştur.
Yalnız
yeni kelam ilmi hareketinin ortaya çıkmasını sağlayan
esas faktör bütün dinlere karşı Batı’da ortaya çıkan
deist ve ateist akımlar olmuştur.Batılı bazı aydınlar
dini bilimsel gelişmelere engel görüyordu. Nitekim
o dönem Hıristiyanlık anlayışı onları kısıtlıyor,
bazen kısıtlamakla kalmıyor kafir ilan ediyordu.Dolayısıyla aydınlar deney ve
gözleme dayalı bir dünya görüşünü benimsediler.
Batının
bu zehirleyici tavrına karşılık bu
dönem kelamcılarında iki anlayış gelişti.
-Kadim kitapları okuyarak yeni gelişmelere
cevap vermek.
-Kadim kitapları reddedip temel kaynak olan
Kuran’a dönerek yeni bir başlangıç yapmak.
Yeni kelam ilmi hareketi içinde yer alan şahıslar
her ne kadar düşünce itibariyle bir takım
yenilikleri taşıyor olsalar da , eskiden kopuk ve bağımsız
değildirler.
BU DÖNEMİN
KELAMCILARI OLARAK ŞU KİMSELER
KARŞIMIZA
ÇIKAR
Abdullatif Harputi
Yeni kelam ilminin öncülerinden sayılır.
Harputi kadim kelam kitaplarının yaşadığı asrın
sorunlarına çözüm bulmadığını ileri sürmektedir. Ona göre
yaşadığı asrın
bidat ve hikmet-i hissiyye zındıklığı şeklinde
iki temel sorunu vardır.Tenkihu’l- Kelam fi akaidi ehli’l İslam onun döneminin problemlerine çözüm sunduğu
kitabıdır.
İzmirli İsmail
Hakkı
Onun Yeni İlm-i
Kelam adlı eseri Türk kelam tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Kitapta
kelam ilmine giriş bilgilerinin yanında felsefe
fıkıh ve tasavvuf ile ilgili bilgiler de
bulunmaktadır.
Müellifin konuyu işlerken
, ilimler arası mukayese yaptığı ve batıda yapılan bir
takım çalışmalarla destekleme yoluna gittiği
görülür. Bununla müellif hem klasik dönemle irtibatını kurmuş hem de
modern dünyanın gelişmelerini göz önünde bulundurmuştur.
Hasmanın , muanidin tebdiliyle tebeddül , muktezay-ı asra göre
teceddüd eder.
Mustafa Sabri
Kendisi yaklaşım
ve anlayış
itibariyle bu iki müelliften farklıdır. Ona göre yenileme kadim imana yani asla
dönüştür.
Yenilikçi olan Musa Carullah, Muhammed Abduh, Kasım Emin gibi kimseleri sürekli eleştirmiştir.
Öte yandan kendisi gibi muhafazakar Zahid
el-Kevseri ile tartışması da onun ilmi ve fikri
konumunu ele verir. Kader konusunda daha esnek Maturudi yaklaşımını
terk ederek teslimiyetçi Eşari
yaklaşımını
benimsemesi , eski dostu Zahid el- Kevseri ile karşı karşıya
gelmesine neden olmuştur.
Kendisine geleneksel anlamda son kelamcı demek
mümkündür.
CUMHURİYET
DÖNEMİNDE
KELAM
Yenilikçi ve muhafazakar tartışması
1930lu yıllara kadar sürdü. Daru-l Funun ilahiyat fakültesinin kapatılması
yenilikçilerin aleyhine gerçekleşti.Özellikle
1940 sonrası dine karşı yürütülen olumsuz politika
karşısında
yenilikçiler bir anda kendilerini muhafazakarların yanında budular. Böylece
yenilikçilerle muhafazakarlar arasında göreceli bir ittifak sağlanmış oldu.
Teorik olarak 1930 ila 1950 yılları arsında
kelam ilminden bahsetmek mümkün değildir.
1949’lıu yıllarda Ankara İlahiyat
Fakültesi’nin ve 1959’lu yıllarda İstanbul
Yüksek İslam
Enstitüsü’nün açılması yenilikçi muhafazakar tartışmasını
tekrar gündeme getirdi.
Muhafazakar kesimde Ahmed Davudoğlu,
Necip Fazıl Kısakürek ve Hüseyin Hilmi Işık
bulunurken , karşı tarafta Muhammed Hamidullah,
Seyyid Kutub, Ebu’l-ala Mevdudi, Hayreddin Karaman , Bekir Topaloğlu ve
Süleyman Uludağ gibi kimseler bulunuyordu.
HÜSEYİN ATAY
1930’da Rize’de doğdu.
Küçük yaşta
hafız oldu ve Arapça dersleri almaya başladı.
Lise ve ilahiyat fakültesini Bağdat’ta okudu.1956
yılında Ankara İlahiyat Fakültesi İslam
kürsüsü felsefesine asistan oldu. Kuran’a Göre İman
Esasları teziyle 1960 yılında doktora unvanını aldı.
Ona göre yenilik ancak Kuran’a dönüşle
mümkündür. Fakat onun Kuran’a dönüş anlayışı Haricilerin
ve Selefilerin anlayışından çok çok farklıdır. Onun
Kuran’a dönüş anlayışını
felsefi birikimi belirlemektedir. O Kuran’dan aklın ve çağın
gereklerini öne çıkarır.
Ona göre aklın anlamak ve hüküm koymak gibi iki işlevi
vardır. Akla yüklediği bu anlam ile Mutezilelerin de
önüne geçer. Aklın Kuran gibi hüküm koymasından ve onun koyduğu
hükümlerin şeriat sayılmasından bahseder.
Geleneğe ve
geleneksel kültüre sert eleştiriler getirir. O
geleneğin
kendisini çerçevelemekte ve sınırlandırmakta olduğunu ileri
sürer. Deyim yerindeyse sözsüz vahiy dediği akıl
ile sözlü vahiy olan Kuran, geçmişin
sınırlarından ve kayıtlarından bağımsız
olarak yorumlanmalıdır.
Onun kelam anlayışı
Kuran’a bağlıdır.
« Din akıl ve Kuran’dan ibarettir» sözü ile o ne
tarafta olduğunu göstermektedir.
Atay bütünüyle modern değildir,
aksine kendine özgü muhafazakar bir çizgisi vardır. Onun muhafazakarlığı geçmişi
kurgulamak değil, geçmişe
bakarak anı kurgulamaktır.
Tarihselcilerden de farklı düşünür.
Ona göre Kuran kıyamete kadar var olacak olan bütün insanların ve toplumların
ihtiyaçlarına cevap verecek niteliktedir.
ESERLERİ;
Kuran’daki İlkeler,
Kuran’a Göre İslam’ın Temel Kuralları,
Kuran’a Göre Araştırmalar,
Kuran’dan Önermeler………
BEKİR
TOPALOĞLU
1936 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. O bölgede
gayr-ı resmi olarak devam eden medreselerde ders aldı. Kendisine 1949 yılında
bu medreseden icazet verildi. Daha sonra İstanbul
İmam
hatip okuluna kayıt yaptırdı. Öğrencilik yıllarında çeşitli
camilerde vaaz verdi. İstanbul Yüksek İslam
Enstitüsüne girdi ve daha sonra buraya kelam asistanı olarak alındı.
O Kuran'ın merkeze alınmasını öngörmesi
bakımından Hüseyin Atay’ın düşüncesine yakındır. O
kelam kitaplarında ayet ve hadislere çok az yer verildiğini
söylemektedir. Bu yüzden Kuran'ın esas alınmasını savunur.
Onun Atay’dan ayrılan yönü sünnet vurgusudur.
Kuran’ın yanında sünnetin de belirleyiciliğine
önem verir. «Sünnet Müslümanların yolunu aydınlatan bir ışıktır»
der.
Maturudiliğin onun
yanında ayrıcalıklı bir yeri vardır. Mesaisinin büyük kısmını bu alana vermiştir.
Yıllarca Kitabu’t –Tevhid ‘i okumuş ve
okutmuştur.
ESERLERİ;
Kelam Araştırmaları
Üzerine Düşünceler, Kitabu’t –Tevhid Tercümesi, Kelam İlmi:
Giriş, İslam
Kelamcıları ve Felsefecilere Göre Allah’ın Varlığı..
ŞERAFETTİN
GÖLCÜK
1940 yılında İzmir'de
dünyaya geldi.1964 yılında Ankara İlahiyat
Fakültesini bitirdi.
Kelam ilmini Kuran’ın Felsefesi olarak tanımlar.
Kuran’ın yüzde doksanının akıl ile anlaşılabileceğini
söyler. Kuran aklın idrakine sunulmuş en
büyük hediyedir. Netice itibariyle kelam ilmi Kuran’ın akli yorumudur.
Sürekli geçmişte
olanı anlatmak ve tekrarlamak kelam tarihi yapmaktır.
TÜRKİYE’DE
KELAM ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR
Türkiye’de kelam ilminin gelişmesinde
ve yerli bir anlayışın oluşmasında
şu üç kişi ve
eseri etkili olmuştur;
1.
Abdullatif Haputi Tenkihu’l –Kelam
2.
İzmirli İsmail
Hakkı Yeni İlm-i
Kelam
3.
Ömer Nasuhi Muvazzah İlm-i
Kelam
Yazar: Ali Çalıkoğlu