12 Nisan 2015 Pazar

OSMANLI’DAN CUMHURİYETE GEÇİŞTE KELAM

-Müslümanların batı Hıristiyanları ile ilişkisi sadece askeri ve ticari alanda olmamış, kültürel ve dini alanda da ilişkiler olmuştur.
-Hıristiyan misyonerler İslam topraklarında bir çok yere gidip diyalogda bulundular. Kendi dinlerini anlattılar ve Müslümanlara birçok sorular sordular.
- Bu çerçevede hem  olumlu hem de olumsuz bir İslam-Hıristiyanlık ilişkisi olmuştur.
Yalnız  yeni kelam ilmi hareketinin ortaya çıkmasını sağlayan esas faktör bütün dinlere karşı Batı’da ortaya çıkan deist ve ateist akımlar olmuştur.Batılı bazı aydınlar dini bilimsel gelişmelere engel görüyordu. Nitekim o dönem Hıristiyanlık anlayışı onları kısıtlıyor, bazen kısıtlamakla kalmıyor kafir ilan ediyordu.Dolayısıyla aydınlar deney ve gözleme dayalı bir dünya görüşünü benimsediler.
Batının  bu zehirleyici tavrına karşılık bu dönem kelamcılarında iki anlayış gelişti.
-Kadim kitapları okuyarak yeni gelişmelere cevap vermek.
-Kadim kitapları reddedip temel kaynak olan Kuran’a dönerek yeni bir başlangıç yapmak.
Yeni kelam ilmi hareketi içinde yer alan şahıslar her ne kadar düşünce itibariyle bir takım yenilikleri taşıyor olsalar da , eskiden kopuk ve bağımsız değildirler.
BU DÖNEMİN KELAMCILARI OLARAK ŞU KİMSELER KARŞIMIZA ÇIKAR
Abdullatif Harputi
Yeni kelam ilminin öncülerinden sayılır. Harputi  kadim kelam kitaplarının yaşadığı asrın sorunlarına çözüm bulmadığını ileri sürmektedir. Ona göre yaşadığı asrın bidat ve hikmet-i hissiyye zındıklığı şeklinde iki temel sorunu vardır.Tenkihu’l- Kelam fi akaidi ehli’l İslam  onun döneminin problemlerine çözüm sunduğu kitabıdır.
İzmirli İsmail Hakkı
Onun Yeni İlm-i Kelam adlı eseri Türk kelam tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Kitapta kelam ilmine giriş bilgilerinin yanında felsefe fıkıh  ve tasavvuf ile ilgili bilgiler de bulunmaktadır.
Müellifin konuyu işlerken , ilimler arası mukayese yaptığı ve batıda yapılan bir takım çalışmalarla destekleme yoluna gittiği görülür. Bununla müellif hem klasik dönemle irtibatını kurmuş hem de modern dünyanın gelişmelerini göz önünde bulundurmuştur.
Hasmanın , muanidin  tebdiliyle tebeddül , muktezay-ı asra göre teceddüd eder.
Mustafa Sabri
Kendisi yaklaşım ve  anlayış itibariyle bu iki müelliften farklıdır. Ona göre yenileme kadim imana yani asla dönüştür. Yenilikçi olan Musa Carullah, Muhammed Abduh, Kasım Emin gibi  kimseleri sürekli eleştirmiştir.
Öte yandan kendisi gibi muhafazakar Zahid el-Kevseri ile tartışması da onun ilmi ve fikri konumunu ele verir. Kader konusunda daha esnek Maturudi yaklaşımını terk ederek  teslimiyetçi Eşari yaklaşımını benimsemesi , eski dostu Zahid el- Kevseri ile karşı karşıya gelmesine neden olmuştur.
Kendisine geleneksel anlamda son kelamcı demek mümkündür.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE KELAM
Yenilikçi ve muhafazakar tartışması 1930lu yıllara kadar sürdü. Daru-l Funun ilahiyat fakültesinin kapatılması yenilikçilerin aleyhine gerçekleşti.Özellikle 1940 sonrası dine karşı yürütülen olumsuz politika karşısında yenilikçiler bir anda kendilerini muhafazakarların yanında budular. Böylece yenilikçilerle muhafazakarlar arasında göreceli bir ittifak sağlanmış oldu.
Teorik olarak 1930 ila 1950 yılları arsında kelam ilminden bahsetmek mümkün değildir.
1949’lıu yıllarda Ankara İlahiyat Fakültesi’nin ve 1959’lu yıllarda İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nün açılması yenilikçi muhafazakar tartışmasını tekrar gündeme getirdi.
Muhafazakar kesimde Ahmed Davudoğlu, Necip Fazıl Kısakürek ve Hüseyin Hilmi Işık bulunurken , karşı tarafta Muhammed Hamidullah, Seyyid Kutub, Ebu’l-ala Mevdudi, Hayreddin Karaman , Bekir Topaloğlu ve Süleyman Uludağ gibi kimseler bulunuyordu.
HÜSEYİN ATAY
1930’da Rize’de doğdu. Küçük yaşta hafız oldu ve Arapça dersleri almaya başladı. Lise ve ilahiyat fakültesini Bağdat’ta okudu.1956 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi İslam kürsüsü felsefesine asistan oldu. Kuran’a Göre İman Esasları teziyle 1960 yılında doktora unvanını aldı.
Ona göre yenilik ancak Kuran’a dönüşle mümkündür. Fakat onun  Kuran’a dönüş anlayışı Haricilerin ve Selefilerin anlayışından çok çok farklıdır. Onun Kuran’a dönüş anlayışını felsefi birikimi belirlemektedir. O Kuran’dan aklın ve çağın gereklerini öne çıkarır.
Ona göre aklın anlamak ve  hüküm koymak gibi iki işlevi vardır. Akla yüklediği bu anlam ile Mutezilelerin de önüne geçer. Aklın Kuran gibi hüküm koymasından ve onun koyduğu hükümlerin şeriat sayılmasından bahseder.
Geleneğe ve geleneksel kültüre sert eleştiriler getirir. O geleneğin kendisini çerçevelemekte ve sınırlandırmakta olduğunu ileri sürer. Deyim yerindeyse sözsüz vahiy dediği akıl ile sözlü vahiy olan Kuran, geçmişin sınırlarından ve kayıtlarından bağımsız olarak yorumlanmalıdır.
Onun kelam anlayışı Kuran’a bağlıdır.
« Din akıl ve Kuran’dan ibarettir» sözü ile o ne tarafta olduğunu göstermektedir.
Atay bütünüyle modern değildir, aksine kendine özgü muhafazakar bir çizgisi vardır. Onun muhafazakarlığı geçmişi kurgulamak değil, geçmişe bakarak anı kurgulamaktır.
Tarihselcilerden de farklı düşünür. Ona göre Kuran kıyamete kadar var olacak olan bütün insanların ve toplumların ihtiyaçlarına cevap verecek niteliktedir.
ESERLERİ;
Kuran’daki İlkeler, Kuran’a Göre İslam’ın Temel Kuralları,
Kuran’a Göre Araştırmalar, Kuran’dan Önermeler………
BEKİR TOPALOĞLU
1936 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. O bölgede gayr-ı resmi olarak devam eden medreselerde ders aldı. Kendisine 1949 yılında bu medreseden icazet verildi. Daha sonra İstanbul İmam hatip okuluna kayıt yaptırdı. Öğrencilik yıllarında çeşitli camilerde vaaz verdi. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsüne girdi ve daha sonra buraya kelam asistanı olarak alındı.
O Kuran'ın merkeze alınmasını öngörmesi bakımından Hüseyin Atay’ın düşüncesine yakındır. O kelam kitaplarında ayet ve hadislere çok az yer verildiğini söylemektedir. Bu yüzden Kuran'ın esas alınmasını savunur.
Onun Atay’dan ayrılan yönü sünnet vurgusudur. Kuran’ın yanında sünnetin de belirleyiciliğine önem verir. «Sünnet Müslümanların yolunu aydınlatan bir ışıktır» der.
Maturudiliğin onun yanında ayrıcalıklı bir yeri vardır. Mesaisinin büyük kısmını bu alana vermiştir. Yıllarca Kitabu’t –Tevhid ‘i okumuş ve okutmuştur.
ESERLERİ;
Kelam Araştırmaları Üzerine Düşünceler, Kitabu’t –Tevhid Tercümesi, Kelam İlmi: Giriş, İslam Kelamcıları ve Felsefecilere Göre Allah’ın Varlığı..
ŞERAFETTİN GÖLCÜK
1940 yılında İzmir'de dünyaya geldi.1964 yılında Ankara İlahiyat Fakültesini bitirdi.
Kelam ilmini Kuran’ın Felsefesi olarak tanımlar. Kuran’ın yüzde doksanının akıl ile anlaşılabileceğini söyler. Kuran aklın idrakine sunulmuş en büyük hediyedir. Netice itibariyle kelam ilmi Kuran’ın akli yorumudur.
Sürekli geçmişte olanı anlatmak ve tekrarlamak kelam tarihi yapmaktır.
TÜRKİYE’DE KELAM ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR
Türkiye’de kelam ilminin gelişmesinde ve yerli bir anlayışın oluşmasında şu üç kişi ve eseri etkili olmuştur;
1.     Abdullatif Haputi      Tenkihu’l –Kelam
2.    İzmirli İsmail Hakkı     Yeni İlm-i Kelam
3.    Ömer Nasuhi                Muvazzah İlm-i Kelam



Yazar: Ali Çalıkoğlu