تِلْكَ
آيَاتُ اللّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ وَمَا اللّهُ يُرِيدُ ظُلْماً
لِّلْعَالَمِينَ
“Bunlar Allah'ın
ayetleridir. Onları sana hak içerikli olarak okuyoruz. Allah kesinlikle
âlemlere zulmetmek istemez.”[1]
Alem insanı, hayvanı, ağacı, toprağı
kısacası Allah’ın yarattığı bütün varlığı içine alır. Çevremizde gördüğümüz
herşey bir alemdir. Allah alemi en mükemmel surette yaratmış ve sünnetullah
dediğimiz kanunlarıyla da en güzel şekilde varlıklarını devam ettirmesini
dilemiştir.
Alemde Kuddüs isminin tecellisini
taşıyan ilahi bir süpürge bulunmakta, hiçbir şekilde yeryüzünün kirli kalmasına
izin vermemektedir. Varlık var olduğundan beri birçok hayvan ve bitki ölmekte; fakat
onlardan pek bir iz kalmamaktadır. Rabbimizin koyduğu kanun biz insanların bozgununa rağmen sekteye uğramadan işlemektedir.
Görüyoruz ki ilahi kanunlar hem insanı
hem de insanın çevresini korumaya yönelik. Allah insana da insanı çevreleyen
varlıklara da zulmetmiyor. Alem bir bütün olarak yaratılmış. En küçük bir varlığın
yaşamına son verilse bundan bütün alem
etkileniyor.
Bu ayeti göz önünde bulunduğumuzda alemdeki bozgunu ilahi kaynaklarla
bağdaştırmak mümkün görünmüyor. İlahi kaynağa başvuran bir insanın doğaya
zulmetmesi düşünülemez. Aksine bu insanın, parçası olduğu aleme ayrı bir ihtimam
göstermesi gerekir.
Ama yine de aleme zulmeden biri varsa
o da insandır. O aleme zulmetmekle gerçekte kendine de zulmediyor. Şu ayette
belirtildiği üzere insan kendinin düşmanı.“Biz onlara zulmetmedik, asıl onlar kendi kendilerine zulmettiler.”[2]
İnsan ilahi kanunları hiçe saymakta ve doğayı
kendi heva ve heveslerine göre tüketmektedir.
Kirlenen suların, kesilen ağaçların, soyu tükenen hayvanların hiçbirini
insan dışında bir varlığa yüklememiz mümkün değildir. İnsan kendine emanet
edilen dünyayı geçici menfaatleri uğruna talan etmekte kendi eliyle hazırladığı kıyameti
görememektedir. Tabi ki bu kıyamet onun
da sonu olacaktır.